HomeBilişsel BecerilerBilimsel Çalışmalar

Bilimsel Çalışmalar

Bilişsel Beceri Nedir?

TDK Büyük Türkçe sözlükte BECERİ, “Kişinin yatkınlık ve öğrenime bağlı olarak, bir işi başarma, ve bir işlemi amaca uygun olarak, gerektiği gibi sonuçlandırma yeteneği” olarak tanımlanır. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren zaman ve çevre faktörleri ile etkileşimimiz sonucunda becerilerimiz gelişir. Önceki her beceri, daha sonra geliştirecek olduğumuz daha karmaşık becerilere temel oluşturur. Örneğin bebeklikte gelişmeye başlayan el göz koordinasyonu, kişinin büyüdüğünde profesyonel bir sporcu olarak performansını etkiler.

Becerilerimiz, sanılanın aksine, bedensel ve zihinsel (bilişsel) olarak ikiye ayrılmazlar. Kişinin kendisine doğru gelen bir topu yakalamakta gösterdiği maharet, kitap okurken odaklanabilmesi ve hafızası ile doğrudan bağlantılıdır. Üstelik, bilişsel becerilerimiz genel duygu durumumuz ve psikososyal gelişimimize de katkıda bulunur. İnsan, beden-ruh-zihin olarak bir bütündür. Dolayısıyla bilişsel becerilerimizin öğrenilebilir ve geliştirilebilir olması, sadece akademik ya da is performansımız için değil, hayatımızın her alanı için önemlidir.  

Bilişsel Beceri Eğitiminin Tarihçesi

Bilişsel beceri eğitiminin temeli Eleanor Gibson tarafından geliştirilen Ekolojik Gelişim Teorisine ve Raymond B. Cattell, John L. Horn ve John B. Carroll tarafından oluşturulan Cattell-Horn-Carroll (CHC) Teorisine dayanmaktadır.

Ekolojik gelişim teorisine göre algı, insanlara çevreye uyum sağlamalarına imkan veren çok önemli bir kavramdır. Beynin bedenden, bedenin de içinde bulunulan fiziksel çevreden asla ayrı olduğu düşünülemez. Algı beyin-beden-çevre sisteminin bir başarısıdır. Çevre, artan uyarıcıları ile duyusal sisteme bilgi sağlar ve böylece duyusal sistem gelişir. Yani algı gelişimi çevresel uyaranlarla gerçekleşmektedir. Çocuklar çevrelerine uyum sağlayarak gelişirler ve öğrenirler.

Bilişsel becerilerin geliştirilebilir olmasının sebebi, beynin bilişsel aktivite ile şekil değiştirme, gelişme kapasitesine sahip olmasıdır. Yani beyinlerimiz adeta plastiktir. Plastisite – beynin yeniden yapılanma özelliği- sayesinde, bilişsel beceriler güçlendirilebilir ve geliştirilebilir. Hafıza, dikkat, motor beceriler, algı, dil gibi bilişsel beceriler, çocukların öğrenmek için sahip oldukları araçlardır.

Araştırma 1

Bilişsel Beceri çalışmasına katılan 6000 kişinin, çalışma öncesi ve çalışma sonrası, tanımlanmış olan bilişsel becerileri arasındaki yüzdelik farkları gösteren tablo şöyledir:

(Kaynak,Dr.Ken Gibson&Dr.Keith Gibson. Learnin RX, 2012)

18.000 kişinin katıldığı diğer bir çalışmanın sonuçları şu şekildedir: Eğitim en çok, IQ seviyesinin artmasını ve uzun süreli hafızanın gelişmesini sağlamıştır.
Fayda gören diğer bilişsel beceriler ise hız, mantık ve akıl yürütme, işitsel işlem olmuştur.

(Dr. Amy L. Moore ve Dr. Howard Wainer, Client Outcomes and Research Result Report, 2015.)

Yaşları 8 ile 14 arasında değişen öğrencilerle yapılan bir başka araştırmada ise, eğitiminin kısa süreli hafıza, uzun süreli hafıza, görsel işlemleme, işitsel işlemleme, mantık ve akıl yürütme ve hız’da artış sağladığı görülmüştür. Ayrıca öğrencilerin IQ seviyelerinde 21 puanlık artış görülmüştür.

(Dr. Ledbetter, Client Outcomes and Research Result Report, Kasım, 2016)

Bir Psikoloğun Gözünden Bilişsel Beceri Programı

Bilişsel Beceri Programı; ayrıştırma, depolama, odaklanma, kaynaştırma ve dikkat becerilerini güçlendirmeye yönelik çeşitli egzersizlerden oluşan dinamik ve eğlenceli bir program. Birebir kişiye göre düzenlenen ve kişiyi her geçen seans daha zorunu başarmaya iten bir yaklaşıma sahip. Bu yazımda sizlere tam da bu yaklaşımın neden gelişim yolunda büyük önem taşıdığından bahsedeceğim…

Yaptığımız işi en iyi şekilde ortaya koymak ya da bir probleme alternatif çözümler sunabilmek her şeyden önce odak gerektirir. Odağın altın kuralı ise beceri/zorluk dengesidir. Yani, kendi becerilerimizin bir tık üstünde olan zorluklara karşı her zaman en iyi odağı sağlarız. Bu aynı zamanda gelişimin de anahtarıdır. Bunu bir kas antrenmanı gibi düşünebilirsiniz, sınırın çok üzerinde ağırlıklar altına girmek sizi sakatlar. Sınırınızın altında ağırlıklar, idmanlarla çalışmak ise gelişim sağlamaz ve sizi güçlendirmez. İhtiyacınız olan sınırın hep bir tık üstü! Bu beyin gelişimi içinde geçerli. Öğrenme sınırın hep bir tık üstünde kalarak gerçekleşir. Azı ve fazlası beyin gelişimini ketler. Unutmayın: Baskı olmazsa elmas oluşamaz.

Bilişsel Beceri Programı’nda bu yüzden gitgide artan zorluk seviyeleri ile kişi hep sınırın bir tık üstünde tutularak zihin güçlendirilir. Böyle bir zihin eğitimi beyninizin yapısını tamamen değiştirebilir. Beyninizin sağ ve sol bölümünü bağlayan Korpus Kallosum’un gelişimini güçlendirir. Yani, beynin iki yarımküresi arasında çok daha güçlü bir iletişim kurulur. Bu da dikkatin sürdürülmesini, koordinasyonu ve karmaşık problem çözme yetisini geliştirir. Öğrenme ve hafıza kapasitesinden sorumlu olan Hipokampüs’ün boyutunu genişletir. Duygu düzenlemeden sorumlu olan Prefrontal Korteks’i geliştirir. Yani, soyut düşünebilme ve kompleks karar verme yetisi güçlenir. Anı, geçmişi ve geleceği değerlendirerek düşünmeyi sağlar. Tüm bunların sonucunda zihniniz çok daha bağlantılı bir bütün haline gelir.

Bu gelişim gerçekleştiğinde ise bunun yansımaları ve meyveleri sadece Bilişsel Beceri Programı’nda değil, kişinin tüm yaşantısında gözlemlenir. Çünkü bugün tüm bilim insanları tarafından kabul görülen şeylerden biri de beynimizin ne kadar entegre olduğunun iyi halimizle doğrudan ilişkili olduğu! Beynimizin sağ tarafı baskın olduğunda duygular, anılar ve bedensel duyumlar içerisinde kalırız. Beynimizin sol tarafı baskın olduğunda ise sadece mantık ile kontrol edilen duygudan yoksun bir alanda kalırız.

Dr. Dan Siegel ‘Bütün Beyinli Çocuk’ kitabında bunu “iyi hissetme nehri” olarak tanımlıyor. Herkesin kendisine özgü bir kanosu olduğunu ve kendilerine ait bir iyi hissetme nehri içerisinde yolculuk ettiğini varsayar. Nehrin bir tarafı kontrolsüzlüğü ve karmaşayı temsil ederken, diğer tarafı aşırı kontrolü ve katı düzeni temsil eder. Beynimizin entegrasyon süreci kesintiye uğradığında, bu iki taraftan birine fazlaca yaklaşabiliriz. Beynimizin iki yarımküresi bir bütün halinde çalışması ise daha anlamlı ilişkilerin olduğu, yaratıcı, mutlu ve dengeli bir hayat sağlar. Diğer bir deyişle, iyi hissetme nehrinde kalmamızı sağlar. Böylelikle, iyi hal artar, dayanıklılık artar, bağışıklık sistemi güçlenir, tükenmişlik azalır, yaşlanma süreci geriler, ilişkilerin kalitesi artar, beyindeki sinir hücreleri çoğalır ve bunların hepsi yaşam boyu devam edebilir!

Kaynak: Siegel, D.J. & Bryson, T.P. (2016). Bütün-Beyinli Çocuk.