İçinde yaşadığımız kültür diğerleri için bir şeyler yaparak önem kazanmamızı, ne olursa olsun baskın otoriteye uyum göstermemizi dayattığı için hayatımızın büyük bir kısmını onaylanmak ve kabul görmek için yaşıyoruz. Farklılıklarımızı törpüleyerek ve öz değerlerimizi hiçe sayarak kendimize yabancılaşıyoruz. Kendi özümüzden, biricikliğimizden uzaklaştıkça farkındalığımız da köreliyor. Bir çeşit oto pilotta günler geçiyor.
Oysaki hepimiz biriciğiz. Fiziksel özelliklerimiz, hislerimiz, zayıf yönlerimiz, güçlü yönlerimiz, zevklerimiz, tutkularımız, hedeflerimiz, değerlerimiz farklı. Bu bir eksiklik değil aksine kutlanması gereken bir olgu, çünkü farklılıklarımız en büyük zenginliğimiz. Audre Lorde’nin söylediği gibi: “Bizi ayıran farklılıklarımız değil, bu farklılıkları tanımak, kabul etmek ve kutlamaktaki yetersizliklerimizdir.” Ancak biricikliğimizi kabul ettikten sonra kendi değerlerimizi, amaçlarımızı öz farkındalık yoluyla keşfedebilir ve kendimizi gerçekleştirebileceğimiz alanlara yönelebiliriz.
Öz farkındalık, tam kelime anlamıyla kendimizi an be an fark etme halidir. Her duyguyu, düşünceyi, alışkanlığı ve eylemi değerlendirebilmemizi gerektirir. Fakat bu süreç hep olumlu işlemez. Çoğu zaman şartlanmalar ve geçmişten gelen izlerle yüzleşmek zordur. Aynadaki görüntüye bakmaktan korkarız. Bu süreçte iyi bir dostumuza, çok sevdiğimiz birine yaklaştığımız gibi anlayış, koşulsuz kabul, destek ve sevgiyle kendimize yaklaşmamız çok önemlidir. Ne olursa olsun kendimizin en yakın arkadaşı olabilmeyi öğrendiğimizde kendi gelişimimizle birlikte hayatın içindeki varlığımız da gelişir kuvvetlenir.
Öz farkındalık ile kendimizin en yakın arkadaşı olduğumuzda, kendi kendimize yettiğimizi fark ederiz. Kimseye ihtiyaç duymadan sapasağlam kendi ayaklarımızın üzerinde durur, bizim için anlam ifade eden amaçların peşinden gideriz. Yani, bir başkası bizi değerlendirecek ya da eleştirecek diye bir şeyler yapmayız, kendi tutkularımızı gerçekleştirmek için yaparız. Kendimize duyduğumuz güven ile üzerinde çalıştığımız her ne ise onu mükemmel hale getirene dek azimle çabalarız. Bunun sonuçları da üstün performans olarak hayatımıza yansır. Elbette sonuç her seferinde istediğimiz gibi çıkmayacaktır. Ama bu yaklaşımla performansımız istikrarlı biçimde artar. Bir sonraki hedefe doğru daha kuvvetli, daha bilinçli, daha büyük bir coşkuyla ilerleriz.
Tutkularımızı gerçekleştirme yolunda baş edemeyeceğimiz zorluklarla karşılaşmak da kaçınılmazdır. Bunlarla ilgili de neye ve kime ihtiyaç
duyduğumuzun farkına varmamız gerekir. İhtiyacımız kimi zaman mola almak, kimi zaman duruma tamamen başka perspektiften bakmak olabilir. Ya da güvendiğimiz insanlardan yardım istemek ve destek almak olabilir. Örneğin bizden daha tecrübeli bir mentöre danışmak olabilir ya da birlikte çalıştığımız insanlardan fikir almak olabilir… Kendimizi kucaklayarak çaba gösterirken gelebileceğimiz en üst noktaya geldikten sonra ihtiyaç duyduğumuz anlarda destek almak bir zayıflık değil, tam tersi öz farkındalığımızın gelişiyor olduğuna dair bir göstergedir.
Uzm. Psk. Aslı Yıldız